12 Haziran 2017 Pazartesi

GECE MAVİSİ




Gece siyaha çalan maviliğinde sessizleşirken 
Yıldızlar teker teker sökülüyorken gökyüzünden 
Ben senin teninde  kaybolup gidiyordum 
Kokun tüm bahar çiçeklerini anımsatıyordu adeta mest oluyordum 
Gözlerine bakarken aslında dalıp gidiyordum 
Hür maviliklere çıkartıyordu beni zümrüt gözlerin 
Ben  kanat çırpıyordum maviden yeşile 

Sen güzelliğin tanrıçası sen 
Kuşlar senin için ötüyordu
Bahar sana gülümsüyordu 
Sonsuzluğun tecellisi gözlerinde görünüyordu 
Sevgi kuşatıyordu  tüm bedenini 

Ellerin diyorum ellerin 
Duaya açılan eller gibi tertemiz 
Saçların ipekten bir benzeyiş  
Ama olsam açılır seni görünce gözlerim 
Dilim tutulur bu ne aksilik 

Diyarı alem içinde kalsak sen ve ben 
Geceyi bırakmasak hep saklasak
 Rüzgarlara yön versek yeniden   
Yağmurla mest olsak şimdiden 
Sussak hiç konuşmasak en derinden 
Kaybolmaya yüz tutsak inceden ...







KILAVUZ





Kedere dair ne varsa unuttum bir an. Şanlı dünya ayaklarımın altından kayıp gitmişti.

Ben alemden aleme deli taylar gibi koşuyordum. Önümde içinden çıkılması zor bir karanlık karşılıyordu beni. Ardımda aydınlıklar bırakarak karanlığa koşuyordum. Bu girdaptan çıkmak istiyor lakin bir türlü ayaklarımı yere sımsıkı basıp duramıyordum. Karanlıklar içinde kaybolmaktan korkuyordum. Bir çıkar yol bulmaya çalışıyor ancak her seferinde başarısız oluyordum.

Bir süre daha karanlıklar deryasında ilerledikten sonra tam her şeyden ümidimi kesmek üzereyken bir anda durmak yerine daha hızlı gitmeye çalışırsam bu karanlıktan daha çabuk kurtulacağım  kanısına varmıştım. Evet, çözüm belliydi hızlanmalıydım. Siyahın bu en acımasız halinde yüzüme çarpan rüzgarın etkisine aldırış etmeden hızlandıkça hızlandım.

Karanlık içinde kaybolup gidiyordum. Tek çıkar yolum küçük bir ışıktı. Zifiri karanlıkta bir umut aramak. Hızla gitmeye başladıktan sonra epey zaman geçmişti. Ümitlerim tükenmeye başlamıştı ama ben henüz hızımdan taviz vermemiştim. Bu çelişkiler içinde ilerlerken bir ışık çarptı gözüme. İnanamadım ilk önce gözlerimi kapatıp açtım bir daha. Bu aradığım beni bu girdaptan kurtaracak bir ışıktı. Yaklaşmaya karar verdim kurtarıcıma. Sanki ben yaklaştıkça o uzaklaşıyordu. Son gücümle hızıma hız katarak devam ettim. Aradaki mesafe ağır ağır kayboluyordu.

Aradan tahmin edemediğim kadar zaman geçmiş olmalı ki ben bitap düşmüş durumdaydım. Zorlukla konuşuyor zorlukla yürüyebiliyordum. Ama aradım ışığın önüne gelmeyi başarmıştım. Tam karşımda bir aydınlık beni bekliyordu. Birkaç adım daha yaklaştıktan sonra  gördüğüm aydınlığın,  karanlık girdabından çıkmak için bir yer olmadığını gördüm.

Nasıl olabilirdi bu? Beni karanlıktan kurtaracak sandığım ışıltı neydi. Biraz daha yaklaştıktan sonra karşımda duran aydınlığın  sadece bir kitap olduğunu  görmüştüm. Şaşkınlık içinde  yere düştüm ve karanlık girdabında sonsuza dek kalacağıma inandım. Gözlerimi kapattım ve o an uykuya daldım.

Gözlerimi açtığımda bir hafiflik vardı içimde. Sanki karanlıklar içinde aydınlığa  kavuşacaktım. Peki ya kitap o neredeydi? Kafamı çevirdiğimde tüm ihtişamlı parlaklığıyla beni kendine çağırıyordu. Silkelendim ve ayağa kalkarak kitaba doğru geldim. Elimi kitaba uzatmak üzereyken ürperdim bir anda. Hemen çektim elimi. Sadece bakıyordum  ama bakmak bile içime huzur fideleri ekiyordu. Sadece bakarak duramazdım elbette içinde ne yazdığını merak ediyordum. Cesaretimi topladım ve yeniden uzattım elimi kitaba doğru. Kapağını kaldırdım  ve okumaya başladım ."Ikra' bismi rabbikelleziy halak . Halekal'insane min 'alak.  Ikre' ve rabbükel'ekrem. 
O anda dizlerimin üstüne düştüm ve ağlamaya başladım. 

Kendimden geçmiştim. Beni derinden sarsan karanlıklar içinde kaldığımda unuttuğum Rabbim bana ders vermişti. Ben hata yapmış dua etmek varken inatla direnmiştim karanlığa. Karanlıklar içinde olgunlaşma fırsatını tepmiştim. Yine kudreti tecelli etmişti ve bana gerçek yol gösterici, hayat kılavuzu olan mübarek kitabıyla karşılaştırmıştı.

Nefes almakta zorlanıyordum. Kalbim bu yükü taşıyamayacak derecede çarpıyordu. Güçlükle toparlanarak yanımdaki kayalıklardan abdest aldım. Tüm yanlışlarıma karşılık derinden bir HU çektikten sonra dizlerimin üstüne oturdum. Boynumu bükerek zikre daldım. Allah zikriyle doldu taştı karanlıklar. Hu  Hu ' lara eşlik etti kayalıklar. Yer gök şahit oldu tövbe kokan duama. Azrail’e teslim oldum bir köşe başında…





7 Haziran 2017 Çarşamba

FETH' ÜL RABBANİ

1.MECLİS NOTLARI
*Kader başa geldiği zaman, gönderene kafa tutmak, inancı öldürür. Tevhid nurunu söndürür. Tevekkül ve ihlası yok eder.

*İman sahibinin kalbi, niçin ve neden oldu gibi sözleri bilmez. Belki şundan veya bundan oldu gibi yersiz lafları da dile getirmez. Bildiği tek şey vardır; o da:
Hoş geldi; safalar getirdi.

*Evlad! Başına gelecek bir iş olursa, sabır eli ile karşıla. Şifa buluncaya kadar dur. Bağırma; çağırma. Şifa gelirse, şükür eli ile al. Bu hale geldiğin zaman en güzel şeyi bulmuş olursun.

*Bir adam Peygamber S.A efendimize geldi:
‘ Seni seviyorum, ya Resulallah.’ Dedi. Peybamber efendimiz şöyle buyurdu:
‘ O halde fakirlik haline razı ol.’
Bir kişi yine yanına geldi:
‘ Ben Allah’ı seviyorum.’ Dedi. Peygamber A.S efendimiz buna şunları söyledi:
‘ O halde, bela gömleğini giy. Allah ve Peygamber sevgisini fakirlik hali ve bela takip eder.’

Bundandır ki, birçok iyiler şöyle derler:
Bela velilere gelir. Ta ki, bir iddia peşine koşmayalar. Böyle olmasaydı herkes velilik iddiasında bulunurdu. Allah, bela anında dimdik durmayı iyilere verdi. Fakir ve ihtiyaç hali ise bu sevginin gereğidir.
Ya Rabbi, bizi ateşten koru. Dünya da iyilik, ahirette yine iyilik ver.

KUR'AN-I KERİM'DEN ÖĞÜTLER



*İsra 37:* Kibirli olma, alçakgönüllü davran!
*Müddesir 1-5*: Kendini fazla abartma!
*Tekvir 25-27:* Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma!
*Bakara 156:* Çaresizlik tuzağına düşme! Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından      çıkarma!
*Beled 5-6:* Her şeye hâkim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme!

 *Hücûrat 10:* Büyüklük kompleksine kapılıp insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma!
*Muhammed 7:* İyiliği karşılık beklemeden yap!
*Rum 21:* Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster!

 *Vakıa 83-87:* Ölümden korkmak yerine ölüm gerçeğiyle yüzleş!

*Bakara 263:* Yaptığın iyilikleri unut! Anlatarak onları kıymetsizleştirme!

 *Furkan 63:* Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine öfkenin dinmesini bekle!

*İnşirah 1-3:* Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur! İhtirasını törpüle!
*Maun 4-5:* Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma! Söyleyeceklerini iyi tart!

 *Mücadele 7:* Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma!

 *Rahman 7-9:* Çıkarcı olma! Adil davran!

 *Tekasür 1-2:* Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme!
*Tevbe 40:* En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma!

 *Fatır 19-22:* Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine senden zor durumda olanları görüp rahatla!
*Fecr 27-28:* En sevdiğin şeyleri başkalarıyla paylaşmanın keyfine var!
 *Hakka 33-35:* Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için
asla feda etme!
*Haşr 10:* Muhatabına güvenmek istiyorsan önce sen güvenilir ol!

*Kalem 1-2:* Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma!Gücünü insanların yararına kullan!
*Münafikûn 4:* Bencil olma, tebrik etmeyi bil!
*Saff 2:* Yalandan uzak dur!
*Yusuf 32-33:* Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin hayatını esir almasına izin verme!

 *Ankebut 41:* İyi bir dostun paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma!
*Âl-i İmran 92:* İyilik yapma arzunu şarta bağlama! Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma!
*En'am 50:* Önyargılarla hayatı kendine zehir etme!
*En'am 60:* Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler hayatının kâbusu olmasın!
*Felak 1-5:* Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç!
*Hacc 46:* Kendini hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullanma!

*İbrahim 42:* Merhametli olmaktan asla vazgeçme!

*İsra 23:* Anne ve babana ‘off' bile deme!
*Nisa 149:* Kendini sürekli övmekten uzak dur!
*Yunus 12:* Vazgeçilmez olmadığını kabul et!

 *Enfal 56:* Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma!
*Furkan 43:* Heveslerini kendine ilah edinme!

 *Necm 3:* İnanma duygunu diri tut!

4 Haziran 2017 Pazar

VAV MİSALİ




Ne güzeldir secde etmek, Allah’a yakınlaşmak onu secdede hissetmek. Vav gibi eğilirken, Elif gibi yükselmek. Elif kainatın anahtarı ise Vav kainattır.

Bazen bir insanın secdedeki hali bazen bir ceninin anne karnındaki haline benzer Vav harfi. Vav gibi eğilmek Allah’a yalvarmaktır. Zorda olduğu zaman sığınacak yer bulamaz insan. İçi içini yer, dertlerini anlatamaz kimselere. Göz yaşları süzülürken ince ince ruhunun huzura kavuşma yerini; secdeyi, unutur insan. Ancak Kuran-ı Kerim ‘e kulak verenler duyabilir o kutlu çağrıyı : “Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rabbine kavuşmayı ve O’na dönmeyi umanlar ve Allah ‘a gerçek saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir.” Sonra kutlu çağrı tekrar duyulur: “Secde et, yaklaş ”

Eğil Rabbine ve O senin başını eğildiğin yerden göklere, sonsuzluğa erdirsin. Yıldızları sersin ayaklarına, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennet bahçeleri, sayamayacağın nimetler versin. Vav gibi eğil Rabb’e en darda olduğun zamanlarda ruhuna çöken hüznü söküp atsın içinden. Seni derinden sarsan her ne varsa secdede anlat O’na. Anlat göz yaşlarını döke döke, her şeyi boşalt içinden yakınlaş Rabb’e. O seni dinliyecek, dertlerine deva olacaktır. En darda olduğun anlarda, kimseler yanında olmadığında o seni terk etmemiş olacak. Secde et yeter ki! Güven Allah’a. Rabbin seni kavuşturacaktır en huzurlu şafaklara. Bak! Ne diyor DUHA : “Andolsun kuşluk vaktine ve dindiği zaman o geceye ki, Rabbin sana veda etmedi ve darılmadı! Kesinlikle senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır. İleride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın!”

Huzurun şafağında beklemektir secde. Dua dua sarılmaktır hayallere. Hayatın zor imtihanlarından geçerken Rabb’e yönelmektir secde. Yalnız ondan yardım istemek göz yaşları dökmektir secde. Haydi bekleme sende arkadaş!


Secde et , Vav ol…