Kedere dair ne varsa unuttum bir an.
Şanlı dünya ayaklarımın altından kayıp gitmişti.
Ben alemden aleme deli taylar gibi
koşuyordum. Önümde içinden çıkılması zor bir karanlık karşılıyordu beni.
Ardımda aydınlıklar bırakarak karanlığa koşuyordum. Bu girdaptan çıkmak
istiyor lakin bir türlü ayaklarımı yere sımsıkı basıp duramıyordum. Karanlıklar
içinde kaybolmaktan korkuyordum. Bir çıkar yol bulmaya çalışıyor ancak her
seferinde başarısız oluyordum.
Bir süre daha karanlıklar deryasında
ilerledikten sonra tam her şeyden ümidimi kesmek üzereyken bir anda durmak
yerine daha hızlı gitmeye çalışırsam bu karanlıktan daha çabuk
kurtulacağım kanısına varmıştım. Evet, çözüm belliydi hızlanmalıydım.
Siyahın bu en acımasız halinde yüzüme çarpan rüzgarın etkisine aldırış etmeden
hızlandıkça hızlandım.
Karanlık içinde kaybolup gidiyordum. Tek
çıkar yolum küçük bir ışıktı. Zifiri karanlıkta bir umut aramak. Hızla gitmeye
başladıktan sonra epey zaman geçmişti. Ümitlerim tükenmeye başlamıştı ama ben
henüz hızımdan taviz vermemiştim. Bu çelişkiler içinde ilerlerken bir ışık
çarptı gözüme. İnanamadım ilk önce gözlerimi kapatıp açtım bir daha. Bu
aradığım beni bu girdaptan kurtaracak bir ışıktı. Yaklaşmaya karar verdim kurtarıcıma.
Sanki ben yaklaştıkça o uzaklaşıyordu. Son gücümle hızıma hız katarak devam
ettim. Aradaki mesafe ağır ağır kayboluyordu.
Aradan tahmin edemediğim kadar zaman geçmiş
olmalı ki ben bitap düşmüş durumdaydım. Zorlukla konuşuyor zorlukla yürüyebiliyordum.
Ama aradım ışığın önüne gelmeyi başarmıştım. Tam karşımda bir aydınlık beni
bekliyordu. Birkaç adım daha yaklaştıktan sonra gördüğüm aydınlığın, karanlık
girdabından çıkmak için bir yer olmadığını gördüm.
Nasıl olabilirdi bu? Beni karanlıktan
kurtaracak sandığım ışıltı neydi. Biraz daha yaklaştıktan sonra karşımda duran
aydınlığın sadece bir kitap olduğunu görmüştüm. Şaşkınlık içinde
yere düştüm ve karanlık girdabında sonsuza dek kalacağıma inandım. Gözlerimi
kapattım ve o an uykuya daldım.
Gözlerimi açtığımda bir hafiflik vardı
içimde. Sanki karanlıklar içinde aydınlığa kavuşacaktım. Peki ya kitap o
neredeydi? Kafamı çevirdiğimde tüm ihtişamlı parlaklığıyla beni kendine
çağırıyordu. Silkelendim ve ayağa kalkarak kitaba doğru geldim. Elimi kitaba
uzatmak üzereyken ürperdim bir anda. Hemen çektim elimi. Sadece
bakıyordum ama bakmak bile içime huzur fideleri ekiyordu. Sadece bakarak
duramazdım elbette içinde ne yazdığını merak ediyordum. Cesaretimi topladım ve
yeniden uzattım elimi kitaba doğru. Kapağını kaldırdım ve okumaya
başladım ."Ikra' bismi rabbikelleziy halak . Halekal'insane
min 'alak. Ikre' ve
rabbükel'ekrem. "
O anda dizlerimin üstüne düştüm ve
ağlamaya başladım.
Kendimden geçmiştim. Beni derinden sarsan karanlıklar içinde
kaldığımda unuttuğum Rabbim bana ders vermişti. Ben hata yapmış dua etmek
varken inatla direnmiştim karanlığa. Karanlıklar içinde olgunlaşma fırsatını
tepmiştim. Yine kudreti tecelli etmişti ve bana gerçek yol gösterici, hayat
kılavuzu olan mübarek kitabıyla karşılaştırmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder